27 Aralık 2016 Salı

1983-2015 Seçimleri Değerlendirmesi


KENAN EVREN VE DEĞİŞEN TÜRK SİYASETİ


77 seçimlerinden sonra yapılması planlanan 1981 seçimleri yapılamadı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askerî müdahaleyle yönetime el koydu. 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesi de yaşanmış oldu. Bu müdahale ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askerî dönem başladı. Bu dönem yaklaşık dokuz yıl sürdü.

Ülkede süren siyasi istikrarsızlık, sağ-sol kavgası, artan dış ticaret borcu ve ekonomik nedenler ve ülkenin dört bir yanında hissedilen güvenlik sorunları darbe için gerekçe gösterildi.
1983 seçimleri 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası ilk genel seçimdi. Yeni Seçim Kanunu yüzde 10 baraj sistemini getirdi. Yeni kurulacak partilerin yasalaşması için en az 30 kurucu üyenin Milli Güvenlik Konseyi'nce onaylanması gerekiyordu.  Partiler 12 Eylül rejimine karşı beyan ve davranışlarda bulunamayacaklardı.

Böylece, Askeri yönetimin başbakanı Bülent Ulusu'nun müsteşarlarından Necdep Calp'in kurduğu Halkçı Parti, Ulusu hükümeti bakanlarından Turgut Özal'ın kurduğu Anavatan Partisi (ANAP) ve emekli orgeneral Turgut Sunalp'ın kurduğu Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) Milli Güvenlik Konseyi onayını alabildi.

Erdal İnönü ve Turgut Özal

Seçim günden iki gün önce  cumhurbaşkanı Kenan Evren radyo ve televizyonlardan yaptığı konuşmayla Turgut Özal ve ANAP'ı hedef alan konuşması seçimin önemli olaylarından biriydi. Konuşma Evren'in orgeneral Sunalp'ı işaret ettiği şeklinde yorumlandı.
Sonuçta yüzde 92,3 katılımlı seçimde ANAP oyların yüzde 45,14'yle 211, Halkçı Parti yüzde 30,46'yla 117, MDP de yüzde 23,27 ile 71 sandalye kazandı.
Seçimdeki yüzde 92,3 katılım o güne kadar yaşanan en yüksek katılım oldu ve Türkiye rekoru kırdı.


Anavatan Partisi: 1983 yılında Darbe hükümetinin başbakan yardımcılığını yapmıi Turgut Özal tarafından kuruldu. 1983'ten 1991'e kadar aralıksız olarak tek başına iktidarda kalmış, 1996 ile 2002 yılları arasında da çeşitli koalisyon hükümetlerinin içinde yer almıştır. İşçi, memur, çiftçi, esnaf gibi toplumsal katmanları kapsayan "orta direk" temasını kullanarak kendine bir "orta sınıf partisi" görünümü verdi. 24 Ocak Kararları’nın mimarı olarak bilinen Özal ile birlikte, parti ülkenin en büyük liberalizm savunucusu oldu.



Sosyal Demokrat Halkçı Parti: 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinden sonra Türkiye'de, kapatılan Cumhuriyet Halk Partisi'nin oylarını bünyesinde toparlamak maksadıyla kurulmuş olan siyasi partidir. Aynı kulvarda kurulmuş olan Halkçı Parti ve Sosyal Demokrasi Partisi'nin 3 Kasım 1985 tarihinde birleşmesiyle kurulmuştur. Partinin amblemi zeytin dallarıyla çevrelenmiş altı ok olarak benimsenmişti. Sosyal Demokrasi savunucusu olan parti, 1991 seçimlerinde çoğunluğu Kürt olan Halkın Emek Partisi üyelerine milletvekilliği listesinde yer gösterdi. Güneydoğu’da oylarını üç katına çıkaran SHP, Karadeniz ve Ege’de oy kaybetti.


29 Kasım 1987 genel seçimleri, 1946'dan sonra birden fazla partinin katıldığı 10. genel seçim ve aynı zamanda Türkiye'de yapılan üçüncü erken seçimdir. Bu seçimlere, Milli Güvenlik Konseyi’nin (MGK) bir önceki seçimde veto ettiği partiler de katılabildi.


Sonuçta ANAP oylarını yüzde 36'ya düşürmüş olsa da, seçim sistemindeki çifte baraj uygulamasıyla milletvekili sayısını 211'den 292’ye çıkardı. SHP bu ilk seçiminde oyların yüzde 24'yle 99, Süleyman Demirel'in Doğru Yol Partisi (DYP) oyların yüzde 19'yla 59 milletvekili kazandı. Seçmen bir önceki seçimden daha fazla bir katılım göstererek oy verme oranını yüzde 93,3’e çıkardı.

Doğru Yol Partisi:  Demokrat Parti (DP) ve Adalet Partisi (AP)'nin siyasi mirasçısı olarak kabul edilir. 1983 yılında, 12 Eylül Darbesi'nde kapatılan Adalet Partisi'nin devamı olarak kurulan DYP'nin genel başkanlıklarını Süleyman Demirel ve Tansu Çiller yapmıştır. 12 Eylül Darbesi'nden sonra merkez sağ kulvarı Anavatan Partisi'yle (ANAP) paylaşmak zorunda kalmıştır. ANAP'ın kentli ve bilim yanlısı görünümüne oranla bir köylü partisi imajına sahip olmuştur. Anavatan Partisi'nin daha liberal politikalarına karşı daha ulusalcı ve gelenekçi bir söylem kullanmıştır.


ÖZAL KÖŞK'E ECEVİT MECLİS'E 


20 Ekim 1991 Genel Seçimleri, 12 Eylül darbesi sonrası kurulan tüm dengelerin değiştiği seçimlerdir.  12 Eylül Darbesi öncesi liderlerden Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş 11 yıl aradan sonra TBMM'ye döndü. Başbakan Turgut Özal, Cumhurbaşkanlığı için görevinden ayrılınca yerine Mesut Yılmaz geldi ve Yılmaz’ın katıldığı ilk seçimde ANAP ikinci sırada yer aldı.

Süleyman Demirel’in yeniden Başbakan olduğu seçimlerde yüzde 27'yle 178 sandalye Doğru Yol Partisi, yüzde 24'le 115 ANAP,  yüzde 20'yle 88 milletvekili Sosyal Demokrat Halkçı Parti tarafından elde edildi.



Demokratik Sol Parti:  Siyasi yelpazede merkez solda yer alan, parlamenter düzene ve anayasaya bağlı olan sosyal demokrat bir partidir. Ortanın Solu hareketi olarak bilinir ancak “sol” sözcüğü parti içinde ve dışında yoğun tepkilerle karşılaştı; Ortanın Solu Hareketi bunu, Marksizm'den farklılığını vurgulayarak aştı. Hareketi toplumsal ve ulusal özelliklere dayandırarak, inançlara saygılı laikliği benimsediler. Parti, Emek sömürüsü ve sendikal haklar üzerine yoğun mesai harcadı.


1995 seçimlerinden önce milletvekili tutuklanmaları, hükümet değişiklikleriyle geçen bir dönem oldu. Meclis uzun süre çıkmaza girdi, bu çıkmazdan en çok ekonomi etkilendi.

Seçimlerden birinci parti olarak Refah Partisi çıktı, oyların 21,4’yle 158 milletvekili kazandı.Bu gelişme ile birlikte, Türkiye seçim tarihinde ilk aşırı sağ değerleri savunan, kendini İslamcı değerlerin savunucusu sayan bir parti kazandı. ANAP yüzde 19'la 132, DYP yüzde 19'la 135, Demokratik Sol Parti (DSP) yüzde 14'le 76, Darbeden sonra yeniden kurulan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yüzde 10 ile 49 vekillik kazandı.


KRİZ DOLU YILLAR VE MİLLİ GÖRÜŞ BİRİNCİ PARTİ





1995 seçimlerinin ilginç yanı, Halkların Demokrasi Partisi’nin varlığıdır. Zira, çoğunluğu Kürt vekillerden oluşan parti ile birlikte, Türkiye’nin güneydoğusu bu dönemden sonra benzer içerikli partilere oy vermiştir.


Halkın Demokrasi Partisi: Türkiye'de Demokratik Toplum Hareketi sürecinde 11 Mayıs 1994 yılında kurulmuştur. 1995 yılındaki Türkiye genel seçimlerinde 1 milyon 171 bin 623, 1999 yılındaki Türkiye genel seçimlerinde 1 milyon 482 bin 196 oy almış ve 1999 yılındaki Türkiye yerel seçimlerinde 37 belediye başkanlığı kazanmıştır. Parti tüzüğünde sol bir kitle hareketi olarak tanımlansa da ekonomik politikaları piyasayla barışıktır. Haliyle, sosyal düzen ve eşitlik talepleri gereğinde merkez sol pencerede değerlendirilmiştir ancak hareket Türkiye’nin merkez solu tarafından özellikle 1990 ve 2000’li yıllarda dışlanmıştır.
 
20 partinin katıldığı 18 Nisan 1999 genel seçimleri, 1950'den sonra yapılan serbest seçimler arasında katılan siyasi parti sayısının en fazla olduğu seçimdir. Yüzde 10'luk seçim barajını aşan beş siyasi partiden DSP yüzde 22'yle 136, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) yüzde 17 ile 129, Fazilet Partisi (FP) yüzde 15'le 111, ANAP yüzde 13 ile 86 ve DYP yüzde 12'yle 85 milletvekilliği kazandı. Bunlara ek olarak, 22 yıl aradan sona bağımsız adaylar da TBMM'ye seçilmeyi başardı.



Yine 22 yıl aradan sonra ilk kez bir merkez sol parti birincilikle bitirdi ancak İslami değerleri benimsediğini belirten partilerin oy oranlarındaki yükselen grafik 1995 seçimlerindeki iktidar yarışına da yansıdı. Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz seçim kampanyalarında eğer bu partilere oy verilirse ülkenin karanlığa gömüleceği, laik yaşamın sona ereceği gibi mesajlarla seçime gitse de Refah Partisi’nin kapatılmasıyla kurulan Fazilet Partisi meclise yine girdi.


VATANDAŞIN YÜZDE 46'SI MECLİSE GİREMEDİ



Mayıs 2002'de Başbakan Bülent Ecevit'in rahatsızlanması ve ilerleyen yaşının etkisiyle sağlık durumunun düzelememesi iddiası ile görevine devam edip edemeyeceği yönünde tartışmalar başladı. Tartışmaların ardından, Ecevit'in görevden çekilmemesine tepki gösteren milletvekillerinin istifasıyla yarı yarıya düştü. Bu gelişmeler sırasında koalisyon hükümetinin ikinci büyük ortağı Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 3 Kasım 2002 tarihinde erken seçim yapılmasını istedi.


Seçimin ardından, 1999 genel seçimlerinden sonra kurulup 2002 seçimlerine kadar ülkeyi yöneten koalisyon hükümetinin ortaklarından Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi'nin yanı sıra muhalefetteki Doğru Yol Partisi, Milli Görüş’ün mirasçısı Saadet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi barajı aşamayarak TBMM dışında kaldı. Bir diğer deyişle, 2002 seçimleri sonucunda Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk yaşandı, önceki dönemde Mecliste bulunan tüm siyasi partiler yüzde 10 barajına takılarak Meclis dışı kaldılar.

Deniz Baykal ve Recep Tayyip Erdoğan


Meclise yüzde 10 barajı nedeniyle yalnızca iki parti girebildi ve oyların yüzde 46.3’ü mecliste temsil edilemedi. Milli Görüş hareketinin ayrılan kendilerini yenilikçiler olarak adlandıran ve Neoliberal politikalara sıcak bakan siyasilerin kurduğu Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 34'le 365 milletvekili çıkararak tek başına iktidar oldu. Meclisin tek muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi ise yüzde 19,4 oy oranıyla Parlamentoya 177 milletvekiliyle yeniden girdi.


Adalet ve Kalkınma Partisi: Türkiye'de muhafazakar bir siyasi partidir. Ilımlı İslamcılık geleneğinden geliştirilen AKP halihazırda Türkiye'nin en büyük partisi olarak konumlanıyor. Partinin birçok üyesi Siyasal İslamcı olarak tanımlanan Refah Partisi ekibinden kopsa da, partinin eski lideri Erdoğan, "Biz İslamcı bir parti değiliz. AK Parti gündemi "muhafazakâr demokrasi" ile sınırlıdır” dedi. Partinin dış politikada Neo-Osmanlıcılığı, ekonomide ise liberalizmi destekliyor.

AKP siyasi haritada neden aşırı sağ olarak konumlanıyor? 

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kendisini "muhafazakar demokrat" bir yelpazede tanımlar. Türkiye'nin bölgesel etkisini genişletmeyi hedefleme çalışmaları partinin muhafazakar demokrat ideallerinin Fas'ta Adalet ve Kalkınma Partisi ve Tunus'ta Nahda Hareketi gibi diğer ülkelere de yansımasına yol açmıştır. Muhafazakar demokrasi İslam'ın uyumluluğunu ve hükümet içinde bir batı odaklı dış politika, neoliberal ekonomi ve laikliği vurgulamaktadır. Bu ideoloji, batı perspektifiyle Siyasal İslam kategorisinde, bu kategoride "aşırı sağ" pozisyonda yer almaktadır. 

2007 seçimlerinden hemen önce, Türk Silahlı Kuvvetleri adına Genelkurmay Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısı ile 27 Nisan 2007 tarihinde gece saat 23:20'de lâiklikle ilgili açıklama yayınladı. Türkiye kamuoyunda hakim olan görüş, basın açıklamasının "muhtıra" olduğu yönündedir. Bildiri internet aracılığıyla verildiği için "e-muhtıra" olarak da adlandırılmıştır.


Açıklamada, AKP iktidarının son dönemlerde yaptığı icraatlara atıfta bulunarak; 23 Nisan kutlamalarının olduğu gün, Kuran-ı Kerim etkinliği; siyasi liderlerin milli bayramlara katılmaması; “Ne mutlu Türküm diyene” sözünün tartışılmaya açılıp kimi çevrelerce “Ne mutlu Müslümanım diyene” ile değiştirilmesi eleştirilmiş ve hükümetten gereğinin yapılması istenmiştir.


Türk Silahlı Kuvvetleri’nin muhtıra/açıklaması ve Cumhurbaşkanlığı tartışmaları gölgesinde, yapılan seçimde Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 46.4 ile mecliste 341 sandalye elde ederek yeniden tek başına iktidar olurken, Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 20.8 ile 112,  Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 14.2 oy ile 71 sandalye aldı.


Çoğunluğu eski HADEP üyesi Kürt siyasetçi yüzde 10 seçim barajını aşmak için seçime Bağımsız olarak katıldı. Bu karar ile birlikte gelen yüzde 5.5 ile, Türkiye seçim tarihi Bağımsız oy oranı rekoru kırıldı.

MUHTIRADAN SONRA BARIŞ SÜRECİ VE KÜRT SİYASETİ 

2011 seçimleri  34 yıldan sonra Türkiye'nin "erken" yapılmayan ilk genel seçimdir. Seçimde gelen düzenlemeyle, Kürtçe propaganda yapılması serbest bırakıldı. Bir başka gelişme ile birlikte, ilk kez bu seçimlerde ilk kez 25 yaşındakiler milletvekili adayı olabildi.



Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 49 ile kazandığı 327, Deniz Baykal’ın istifası ardından göreve gelen Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 25.9 oy ile135, Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 13 oya karşılık 73 ve yüzde 6.5 oy ile çoğunluğu Güneydoğu illerinden 33 Bağımsız vekil meclise girdi. 

2011 seçimlerinin ardından üç yıldır iktidarda olan AKP ile Mecliste bağımsız vekillerin partileşmesiyle oluşan Barış ve Demokrasi Partisi Barış Süreci çevresinde ikili görüşmeler gerçekleştirerek 1977 yılında PKK adıyla kurulan terör örgütünün eylemlerine son vermesi yönünde adımlar atıldı.

7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde yaşanan ikinci bir olay ise Barış Süreci ile birlikte sivrilen Kürt siyasetinin genç ve reformist liderlerinden Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %9.8 oy almasıydı. Bu oran ile birlikte, Kürt siyaseti Demirtaş liderliğinde kurulan özerklik iddiasından vazgeçerek “birlikte yaşam” sloganıyla siyaset yapan Halkların Demokratik Partisi’ne evrildi.





Seçim ile birlikte, meclisteki parti sayısı yeniden dörde yükseldi. Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidar şansı elde edemezken, yüzde 40 oranla 258 millet vekili kazandı. Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 24 ile 132, Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 16 ile 80, Halkların Demokratik Partisi ise yüzde 13 ile 80 vekil kazandı.

Halkların Demokratik Partisi: 20 fazla hareketin birleşmesi sonucu bir çatı partisi olarak kuruldu. Parti tüzüğünde amaç olarak “Emek sömürüsünü ortadan kaldırmayı, Türkiye'de barışı ve özgürlüklerin kazanılmasını sağlamayı benimsedi. Ayrıca buna ek olarak mevcut kapitalist sisteme solcu muhalif hareketi birleştirerek köklü bir değişim getirmeyi hedeflediğini amaçladı. Hareket, radikal ve sosyal demokrasi söylemleri ile birlikte Türkiye’de alternatif olmayı çalışıyor.


Haziran 2015 seçimlerinde tek başına bir iktidar çıkaramayan meclis, koalisyon görüşmelerinden de sonuç alamadı ve seçimlerin Kasım 2015’te tekrarlanması kararlaştırıldı. Bu seçim döneminde, barış süreci Cumhurbaşkanı ifadesiyle ‘buzdolabına’ kaldırılırken, AKP muhalefetin orta sınıf belirlediği politikalara yöneldi.






Kasım 2015 seçimlerinde, oy oranını yüzde 9 artırarak yüzde 49 ile Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidar olarak kazandı. Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 25 ile 134, Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 11.9 ile 40; Halkların Demokratik Partisi 10.9 ile 59 vekil kazandı.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder